Dr. Can Fuat Gürlesel
Pandeminin 2020 yılı başında ortaya çıkmasıyla oluşan yeni koşullar içinde Türkiye ihracatı önemli avantajlar yakalamıştı. Küresel tedarik zincirindeki kırılma, önem kazanan tedarik güvenliği, yakından tedarik gibi eğilimler ile Türkiye’ye yönelik ilave bir tedarik talebi oluşmuştu. Türkiye bu ilave talebi 2021 yılında büyük ölçüde karşılayarak ihracatında 50 milyar dolardan fazla artış yapmış ve ihracatını 225 milyar dolara çıkarmıştı. İhracatımız 2022 yılında da benzer etki ile 254 milyara dolara ulaşmıştı. Ancak 2022 yılının son aylarından itibaren pandemi sonrası kazandığımız avantajlar azalmaya başlamıştır. İhracatımız yeni yılda önemli ölçüde rekabet baskısı altında kalmıştır.
Pandemi sonrası üretim ve tedarik merkezi olarak konumlanma öngörüleri yapılırken Türkiye, maliyetleri ve fiyatları itibarıyla da tedarik taleplerini karşılayabiliyordu. Ancak 2021 yılının son aylarından itibaren başlayan yüksek enflasyon ve maliyet artışları ihracatımızda maliyet ve fiyat avantajlarımızı önemli ölçüde törpülemiş bulunmaktadır. Türkiye rakip ülkeler ile karşılaştırıldığında alıcılar tarafından “pahalı ülke” olarak nitelenmeye başlamıştır. Bu nedenle pandemi sonrası Türkiye’ye kayan birçok tedarik ve sipariş yeniden daha uygun maliyet ve fiyat sunan ülkelere gitmektedir. Alıcıların fiyat hassasiyeti, yüksek enflasyon ve küresel talepteki yavaşlama ile yeniden güçlenmiştir. Türkiye’nin giderek ihracatta daha pahalı ülke hâline gelmesinde ücretler ve enerji fiyatları gibi maliyetlerin artışı kadar Türk lirasında yaşanan durağanlık da belirleyici olmaktadır. Türk lirasının seviyesi, mevcut dış ticaret eğilimlerini yansıtmamaktadır.
Dış ticaret açığı yükselmeye devam etmektedir. Ancak dövizli işlemlere getirilen kısıtlamalar nedeniyle Türk lirası bu açıklara reaksiyon gösterememektedir. Türk lirası enflasyonun kontrolü için baskı altında tutulmaktadır. Ancak baskı altındaki Türk lirası, gerçek değerini yansıtmadığı için baskılar ile Türk lirasını tutmak geçici olacaktır. Türk lirasının enflasyon artışını ve riskleri yansıtan seviyelere gelmemesi hâlinde ihracatta pandemi sonrası gelen ilave taleplerin önemli bir bölümü geri kaçacaktır. Nitekim bu eğilim başlamış olup giderek ivme kazanmaktadır.
Yeni ekonomi modeli uygulaması içinde yer alan liralaşma hedefi çerçevesinde yapılan düzenlemelerin büyük bölümü ihracatçıları ilgilendirmektedir. İhracat dövizlerinin bozdurulması zorunluluğu ile başlayan düzenlemeler, finansmana erişimde getirilen koşullara ve en son olarak da forward işlemlerin maliyetlerinin artırılmasına kadar ilerlemiştir. Artan sayıdaki düzenlemeler ihracatçıların hem hareket alanını daraltmakta hem de ilave yükler getirerek rekabet güçlerini azaltmaktadır. İhracatçılar her gün sayısı artan düzenlemelere uyum sağlamak için daha çok çaba sarf etmekte ve pandemi sonrası elde edilen avantajlarını koruyamamaktadır.
Türkiye giderek daha pahalı hâle gelirken ve ihracatçılar artan sayıda düzenleme ile karşı karşıya kalırken rakip ülkelerin agresif ihracat politikaları uyguladıkları görülmektedir. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere özellikle Asya ülkeleri küresel tedarikte ağırlıklarını yeniden artırmaktadır. Çin, açılma politikası ile tedarikçi olarak yeniden pazarlara dönmektedir. Hindistan, Rusya’dan temin ettiği ucuz enerji ile kendine rekabet avantajı sağlamaktadır. Diğer Asya ülkeleri de düşük ücret ve bütünleşik üretim yapıları ile avantajlarını sürdürmektedir. Navlunların da pandemi öncesi seviyenin altına gerilemesi Asya ülkelerine yeniden avantaj getirmektedir. Türkiye, kuvvetli bir üretim yapısına ve ihracat potansiyeline sahip olmaya devam etmektedir. Ancak iç ve dış koşullar, avantajların azalmasına yol açmaktadır. Son yaşanan deprem afeti de Türkiye’nin tedarikçi olarak güvenilirliğini sorgulatacaktır. Nitekim Marmara Bölgesi için mevcut deprem riski ve oluşacak üretim kayıpları, alıcılar için de tedarikin sürdürülebilirliği konusunda endişeler yaratacaktır. Türkiye bu konuda da daha sağlam tedarik güvenceleri oluşturmalıdır.
Son olarak pandemi sonrası gelişen ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile ortaya çıkan ilave ihracat olanaklarımız için de oldukça riskli bir döneme girilmektedir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın bahar aylarından itibaren sertleşmesi ve Batılı müttefiklerin Rusya’ya daha ağır yaptırımlar uygulamaları beklenmektedir. Batı ülkeleri, Türkiye’den daha geniş bir mal grubu için ambargoya uymasını talep etmeye hazırlanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin Rusya ile artarak devam eden ihracatı sekteye uğrayabilecektir. Tüm bu gelişmeler ve riskler dikkate alındığında ihracatçılar için pandemi sonrası avantajlarını koruyacakları koşullar yeniden ve acilen sağlanmalıdır.
İhracat taleplerinizin burada yayınlanması için iletisim@ihracathaber.com.tr adresimize yazınız.